İçeriğe geç

Husumet eksikliği nedir ?

Husumet Eksikliği Nedir?

Husumet eksikliği… Herkesin kafasında biraz garip bir ifade olabilir, değil mi? Özellikle de ben, 27 yaşında bir ofis çalışanı olarak, gündelik hayatta sürekli koştururken, öfke, kırgınlık, veya insana biraz da olsa savaş hissi veren bir husumet duygusuyla karşılaşmam pek mümkün olmuyor. Ama dikkat ettim de, bu kavram bugün çok daha fazla insana anlam ifade etmeye başladı. Hani derler ya “daha önce hiç fark etmedim, ama şimdi her yerde görmeye başladım” diye, işte husumet eksikliği de böyle bir şey. Bu yazıyı yazarken, kendi kendime düşündüm: “Husumet eksikliği nedir? Hangi duygular eksik oluyor? Ve aslında biz neyi kaybediyoruz?” Hadi, gelin biraz üzerinde duralım.

Husumet Eksikliği: Gerçekten Ne Anlama Geliyor?

Aslında “husumet” dediğimizde aklımıza hemen kavgalı, düşmanlık besleyen ilişkiler gelir. Ama husumet eksikliği dediğimizde ise, tam tersi bir durumla karşılaşıyoruz. Yani, birinin hayatınızda olması gereken ama bir türlü yerini bulamayan, eksik bir şey gibi düşünülebilir. Şöyle diyeyim; insanlar arası ilişkilerde, bazen anlaşmazlıklar, kırgınlıklar ve o gerilimli hava hayatın bir parçası gibi görünür. Kimseyle tamamen yüzeysel bir ilişki kurmazsınız; zaman zaman tartışmalar olur, bazen bir şeyler keskinleşir, bazen de insanlar arası mesafeler biraz artar. Ama işte husumet eksikliği, o tartışmalara, o sınavlara girmemek, hiçbir şekilde birinin sizi hırpalamasına izin vermemek, ya da başka bir deyişle: duygusal olarak “sıfır gerilimli” bir ilişki tarzı. Ve bu, düşündüğümüzde her şeyin ne kadar yüzeysel hale geldiğini gösteriyor.

İlişkilerde ‘Savaş’ Yoksa, Peki Ya Gerçeklik?

Bunu, aslında İstanbul’da, bir arkadaşım ile yaptığım bir sohbet üzerinden daha iyi anlatabilirim. Geçen hafta akşam yemeği yerken, birden ilişki üzerine konuşmaya başladık. Biliyorsunuz, her sohbette bir noktada “iyi bir ilişki nedir” gibi klişe sorular gelir. O an bir şey fark ettim: Bizim için ilişkiler, aslında sürekli bir rekabet, bazen küçük bir düşmanlık gibiymiş. Yani, bir konuda anlaşmazlık yaşamak, bazen tarafları biraz daha tanımamıza olanak tanır. Oysa husumet eksikliği olursa, her şey çok sıradan, hatta sığ olurdu. Kız arkadaşımın söylediklerini hala hatırlıyorum: “Sürekli iyi olmak zorunda değiliz, bazen tartışmak, küsmek ya da kırılmak insanı gerçekten daha güçlü yapıyor.”

Gerçekten de öyle mi? Eğer hayatınızda hiç savaşmadığınız, anlaşmazlık yaşamadığınız bir insan varsa, gerçekten o kişiyle bağ kurmuş olabilir misiniz? Husumet eksikliğinin bir şekilde duygusal yoksunluk yaratabileceğini düşündüm. Yani, bazen kötü bir şey yaşanmadığında, ilişkiler derinleşemeyebilir. Bizim toplumumuzda çok fazla şey “görünüşte” iyi, belki de bu yüzden husumet eksikliği, bazen “tamamlanmamış” bir hayat gibi hissediliyor.

Husumet Eksikliğinin Gelecekteki Etkileri

Bu noktada bir sorum daha var: Acaba gelecekte husumet eksikliği, tüm ilişkileri bu denli sığ hale getirirse ne olur? Şu anda, özellikle gençlerin sosyal medyada birbirlerine sürekli “hoş geldin, sefa geldin” tavrı takındığını görüyoruz. Yani, herkesle dostça olma çabası, bir noktada ilişkilerdeki derinliği kaybettiriyor. Herkes birbirine ‘iyi’ diyor, her şey ‘mükemmel’. Peki, ya gerçek duygular? Birinin size yanlış yapması, birinin sizi incitmesi o kadar önemli değilmiş gibi hissediyoruz. Çünkü bunlar o kadar yoğun yaşanmıyor ki, artık çok da fark etmiyoruz.

Bugün bir arkadaşım da bununla ilgili bir yazı paylaşmıştı. “İnsanlar artık tartışmaya bile vakit bulamıyor, çünkü tartışacak kadar bile fazla bir şey biriktirmiyorlar.” Ne demek istediğini, aslında tam olarak burada anladım. Her şeyin “çok güzel” olması isteniyor ama hiçbir şeyin derinleşmesine izin verilmiyor. Bu durumun gelecekte insanları daha yalnız, daha tatminsiz yapacağı kesin gibi görünüyor. Çünkü, insanlar sadece yüzeysel ilişkiler kurarak, kimseyle gerçek bir bağ kuramadan geçiyorlar. Hem de bu duygular, sanki yokmuş gibi, hiçbir zaman gün yüzüne çıkmıyor.

Peki, Husumet Eksikliği Bize Ne Katıyor?

Şimdi şöyle bir düşünelim. Husumet eksikliğinin hayatımızda nasıl bir boşluk yarattığını anlamaya çalışalım. Bunu, benim gündelik hayatımdan somut bir örnekle anlatmak istiyorum: Geçenlerde iş arkadaşlarımla bir yemek yedik. Yemekte, herkes birbirini fazla seviyor, kimse kimseyi kırmak istemiyor. Bir anda herkesin mutluluğu birbiriyle rekabete dönüşüyor. Birbirinin konuşmalarını dinleyip, onaylamak, tamamlamak, ama gerçekten birinin görüşlerine karşı çıkmamak! Sonunda bir kişi, bu kadar iyi ilişkilerden sonra sordu: “Peki, ya gerçekten bir anlaşmazlık yaşasak?” Kimse tam olarak cevap veremedi. Cevap verememek, işte orada husumet eksikliğini anlamama neden oldu.

Sonuç Olarak…

Sonuçta, husumet eksikliği insanın hayatındaki en garip boşluklardan birine dönüşebilir. Kendi iç sesimi duydum: “Gerçekten, bu kadar ‘hoşgörü’ yetmiyor mu? Biraz daha cesur olmak gerekmez mi?” Aslında, bir insanın hayatında hiç husumet olmasa bile, bir yerlerde bir eksiklik hissi doğabilir. Husumet, bazen insana o derinlikli anlamı katabilir. Önemli olan, neyi kaybettiğimizi fark edebilmek ve ilişkilerimizi bu gözle yeniden değerlendirebilmek.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

beylikduzu escort beylikduzu escort avcılar escort taksim escort istanbul escort şişli escort esenyurt escort gunesli escort kapalı escort şişli escort
Sitemap
elexbet girişpartytimewishes.netbetexper güncel girişbets10